Bakan
Mehmet Nuri Ersoy: “Koronasız alanları sertifike eden ve uluslararası
kabul gören bir sertifikasyon sistemi projesini hayata geçiriyoruz.”
Bakan
Ersoy: “Kısa çalışma ödeneğinden yararlanan personel 5 Mayıs’ta ilk
maaşlarını alacak. Tesis sahiplerinden ricam ise personellerin
girişlerini yeniden yapsınlar.”
Türkiye’de
iç turizm hareketinin, uygulanan toplum disiplininin hiç bozulmadan
devam etmesi halinde Mayıs sonuna doğru hiçbir sıkıntı yaşanmadan
başlayacağına emin olduğuna vurgu yapan Bakan Ersoy, koronasız alanları
sertifike eden ve uluslararası kabul gören bir sertifikasyon sistemi
projesini hayata geçirdiklerini söyledi.
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, NTV’de yayınlanan Özel Röportaj programında önemli açıklamalarda bulundu.
Turizm
sektöründe istihdamın önemine işaret eden Bakan Ersoy, bu süreçte
yaptıkları çalışmaları ve beklentilerini detaylarıyla anlattı.
“Normalleşmenin Bayrama Yetişeceğini Düşünüyorum”
Türkiye’de
koronavirüs vakalarında, öngörüldüğü gibi 15 Nisan haftası itibariyle
bir kırılma gerçekleşmeye başladığını belirten Bakan Ersoy, özellikle
Nisan’ın sonu, Mayıs’ın başında çok ciddi kırılmalar olacağını, vaka
test oranının hızla aşağı doğru gideceğini beklediklerini kaydetti.
Vaka
sayılarında aşağıya gidişin başlamasıyla birlikte, özellikle Mayıs’ın
ikinci haftası normalleşmenin Türkiye açısından mümkün olacağını
belirten Bakan Ersoy, “Buna Bilim Kurulu karar verecek. Ancak, şu anda
gidişatı gözlemlediğiniz zaman bu normalleşmenin Mayıs’ın ikinci haftası
itibarıyla hızlı bir şekilde başlayacağını ve özellikle Türkiye
içindeki trafiğin, dolaylı olarak da bu turizm trafiği anlamına da
geliyor, bayrama yetişeceğini düşünüyorum.” dedi.
“Tatil Noktalarını Sık Sık İzliyoruz”
Normalleşmeyle
birlikte şehirlerarası trafiğin de açılmasıyla insanların tatillerine
gitmeye başlayacaklarını beklediğini ifade eden Bakan Ersoy, bu süreçte
tatil noktalarını çok sık izlediklerini, özellikle Antalya’da
normalleşmenin şimdiden başladığını, valiliğin de çeşitli düzenlemeler
yaptığını, vaka sayılarının çok düşük olduğunu ve oranların her geçen
gün biraz daha azaldığını söyledi.
“Koronasız Alanları Sertifake Eden Uluslararası Bir Sistem Geliştireceğiz”
Türkiye
turizmi olarak bakıldığında iç turizmden daha çok, önemli olan kısmın
dış turizm olduğuna işaret eden Bakan Ersoy, uluslararası geçerliliği
olan yeni bir sertifikasyon sistemi geliştireceklerini vurguladı ve
şunları söyledi:
“Gelir
ve sektör olarak baktığınızda, endüstri olarak baktığınızda dış turizm
çok çok önemli. Şimdi ilk aşaması biliyorsunuz içerinin temizlenmesi,
düzelmesi, önce iç turizm hareketinin başlaması, bunu inşallah Mayıs ayı
içinde halletmiş olacağız. İkinci aşamada, ülkelerle karşılıklı olarak
dış trafiği başlamadan önce biz yeni bir projeyi hayata geçirmeye
başladık: Sertifikasyon, yani koronasız alanları sertifike eden bir
sistem. Bu hafta ilk toplantısını da yaptık ve bir komisyon oluşturduk.
Bu komisyonda Kültür ve Turizm Bakanlığı koordinasyonunda Sağlık
Bakanlığı, Ulaştırma Bakanlığı, Tarım ve Orman Bakanlığı yetkilileri ile
ayrıca konuyla ilişkili bütün STK’lar görev alıyor. Aşamalı olarak da
geliştiriyoruz bunları. Öncelikli olarak bir sertifikasyon sistemi
geliştireceğiz, bu uluslararası kabul gören bir sertifikasyon sistemi
olacak.”
Turizmin ulaşım, tesisler ve yolculardan oluşan üç ayağının bulunduğunu sözlerine ekleyen Bakan Ersoy, şöyle devam etti:
“Ulaşım
diye baktığınız zaman, araçların sterilizasyonu, araç personelinin
bağışıklık belgesi, personelin pandemi eğimi alması; oteller,
havalimanları, restoranlar, acenteler, müze ve ören yerleri gibi
tesislere baktığınız zaman burada da alan sterilizasyonu çok çok önemli.
Buralarda kullanılan donanım ve malzemenin sterilizasyonu, mekânların
güvenli mesafe standartlarına göre düzenlenmiş olması, sağlık kalite
standartlarına uygun tesislerin içerisinde sağlık personeli ve
ekipmanının bulundurulması, termal kontrol sistemleri gibi uygulamalara
yönelik belgelerinin verilmesi, yine görevli personelin bağışıklık ile
pandemi eğitimi belgelerinin alınması gibi bir dizi önlemler var.
Yolculardan ne tür bağışıklık belgeleri isteneceğiyle ilgili bir
mutabakat sağlandıktan sonra bütün bunları biz bir çatı sertifikasyon
sistemi altında toplayacağız.”
Turistik Tesisler Mayıs Sonuna Kadar bu Sertifikayı Alacak
Kültür
ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, bunun kendi geliştirdikleri,
muhtemelen de dünyaya örnek olacak bir sistem olacağını dile getirdi ve
“Bütün sivil toplum kuruluşlarını aşamalı bir şekilde komisyonunun içine
dâhil ederek, hızlı bir şekilde, Mayıs’ın ilk haftası bu sertifikasyon
sistemini sonuçlandırmayı hedefliyoruz ve Mayıs’ın sonuna kadar da
aşamalı bir şekilde turistlik tesislerin bu sertifikayı almasını
sağlayacağız.” dedi.
Bunun iki açıdan önemine işaret eden Ersoy, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Önce
iç turizm, sonra bu sertifikasyon sistemi… Bu sizin algınız açısından
da önemli yurt dışındaki turist tarafından. Yani bize yolcu gönderecek
ülkelerin de gönül rahatlığı sağlamaları açısından çok çok önemli.
Türkiye’nin zaten algısı çok iyi, sağlık altyapısı, böyle bir
sertifikasyon sistemi koyduğunuz zaman, yani düzenli olarak tesis
bazında denetim ve eğitimini gerçekleştirdiğiniz zaman, onlar da gönül
rahatlığıyla vatandaşlarını Türkiye’ye gönderebilecekler. Olmazsa olmaz
ikinci kuralı hayata geçiriyoruz. Üçüncü aşamada ise, bu sertifikayı hem
Bakanlık sitelerimizden lanse edeceğiz, hem bize yolcu gönderen ilgili
tur operatörlerinin sitelerine de koymasını sağlayacağız. Bunun düzenli
şekilde kontrolü sağlanacak ve bu sertifikayı alan işletmeler ve
tesisler de öncelikli olacak.”
Turistik İlçelere Sağlık Altyapısı Haritası
Türkiye’nin
kuvvetli olan sağlık altyapısının belgelendirilmesi, bir plana, bir
haritaya dökülmesi gerektiğini söyleyen Bakan Ersoy, Sağlık Bakanlığı
ile bu çalışmayı ilçe bazında yaptıklarını, turistlik ilçelerde sağlık
altyapısı haritasını çıkarttıklarını ifade etti.
Bakan
Ersoy, koronasız hayata turizm açısından geçiş adımlarını bu
standardizasyon sayesinde sağlamış olacaklarını sözlerine ekledi.
THY,
hava alanları ve turizm paydaşlarının tamamının aşamalı olarak bu
komisyonun içine dâhil olacağını belirten Ersoy, bu süreçte büyük tur
operatörlerinin CEO’larıyla da bizzat konuştuğunu ifade etti. Ersoy,
oluşturulacak çatı sertifikasyonunda yabancı sertifika şirketlerini,
uluslararası markaları da kullanmak zorunda olduklarını ve uluslararası
firmaların da olduğu bir algı yapacaklarını söyledi.
Koronavirüsten sonra toplumların hijyen algısında bir yükselme olduğuna dikkati çeken Ersoy, şunları kaydetti:
“Sadece
bunu koronavirüsten çıkış planı olarak görmemek lazım. Bundan sonra bu
sertifikasyonları herkese yaymak gerekiyor. Yani restoranlarımıza,
otellerimize, pansiyonlarımıza kadar basit bir şekilde uygulanabilir.
Buralara yaymanız gerekiyor. Artık bu tüketicinin önceliği hâline geldi.
Bizim de buna uyumlu bir servis (hizmet) üretmemiz lazım. Aslında
sadece bu iş için yapmıyoruz; bundan sonraki gelecekte uygulanması
gereken uluslararası standartlara sektörümüzün uyum sağlamasını temin
ediyoruz.”
Almanya,
Avusturya, Orta Avrupa ülkeleri ve bazı Kuzey Avrupa ülkelerinin hızlı
toparlandığını da kaydeden Ersoy, “Haziran’ın ortasından sonra aşamalı
bir şekilde açılır diye düşünüyorum. Rusya’da belirsizlik devam ediyor,
İngiltere’de belirsizlik devam ediyor, onlar Temmuz sonunu bulabilir
açılış olarak. Gidişatı izliyoruz.” dedi.
“Acentanızın Markası Değerli ise Devrinde Bir Engel Yok”
Kültür
ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, acentalarla ilgili olarak da
açıklamalarda bulunarak, aslında acentaların yüzde 99.9’unu kapsayan bir
çözüm geliştirdiklerini, ortada sakıncalı bir durum görmediğini söyledi
ve “Arkadaşların sorunu çözüldü diye düşünüyorum.” dedi.
Türkiye’de
9 bin 500 seyahat acentesi belgesi olduğunu vurgulayan Bakan Ersoy,
ancak 10-15 tanesini ezberden zor sayılabileceğini, kendisinin ise
1985’ten beri bu mesleğin içinden birisi ve şu anda da sektörün
başındaki en kıdemli insan olarak, zorlayarak 100 tane sayabileceğini
ifade etti ve şunları söyledi:
“Acentelerin
mevcut belgelerinin yüzde 99.9’u sizin bakış açınızla, yüzde 99’u benim
bakış açımla zaten bu yasanın kapsama alanı içine girmiş. Yani bir
unvan devri ne demek biliyorsunuz? Markanız değerliyse unvanınızla
birlikte devretmek istersiniz değil mi? Markanız gerçekten değerliyse o
zaman şirketinizde köklü bir şirkettir. O zaman zaten biz sizin
unvanınızı ve markanızı şirketinizle birlikte devretmenize bir engel
tanımıyoruz ki. Orada bir engel yok, eskiden de böyleydi, bu yasa
geçtikten sonra da böyle.”
“Herkesin Bakanıyız”
Elbette bu süreçte iyi niyetli olunmadığı takdirde işin değiştiğini belirten Ersoy, şöyle devam etti:
“Şimdi
siz firmanızın borçlarınızı eski şirketinizde bırakıp unvanınızı ve
markanızı akrabanızın üzerinize kurduğunuz başka bir şirkete aktarmak
istiyorsanız o zaman geride birçok turizm tedarikçisi mağdur
yaratıyorsunuz. Bu kötü örnekler geçmişte defalarca yaşandı. Bu sebeple
de belge devri yasaklandı Türkiye’de. Sektörün şu an da ihtiyacı olduğu
için, sektörden böyle bir talep geldiği için geçmiştekileri görmezden
gelmeyerek çok pratik bir çözüm yarattık. Hem sektörün ihtiyacı
karşılandı belge devrine izin verilerek hem de eskiden bunu art niyetli
şekilde kullanmış olan insanların önüne de geçmiş olalım istedik. Sizin
rakamlarınızda binde 1, benim rakamla yüzde 1 ki çoğu iyi niyetlidir ve
firmasını devredebilir. Bunların da önüne geçmiş olalım.”
“Biz
herkesin Bakanıyız. Sadece bir tarafın değil.” diyen Bakan Ersoy,
sektörde mağdurlar oluşmasının önüne geçmek zorunda olduklarını söyledi.
Kısa Çalışma Ödeneğinden Yararlananlara İlk Maaşlar 5 Mayıs’ta
Turizm
sektöründe korunması gereken en önemli hususun istihdam olduğunu ifade
eden Bakan Ersoy, bununla ilgili çalışmaları da şöyle anlattı.
“İstihdam
destekleri diye baktığınız zaman bir esnetme yapılarak, son 3 yılda 600
gün olan çalışma süresi 450’ye, son yıldaki çalışma SSK’lı olma şartı
da 120’den 60 güne düşürüldü ve kısa çalışma ödenekleri ile ilgili
herkesin talepleri giderilmeye başlandı. Orada yetişir, yetişmez gibi
bir endişe var. Ben buradan herkese söyleyeyim: Kısa çalışma ödeneğinden
yararlanan personel 5 Mayıs’ta ilk maaşlarını alacak. Sayın Maliye ve
Hazine Bakanımız da bunu zaten defaten bildirdi, Çalışma Bakanımız da
bildiriyor, ben de bir kere daha söylemiş olayım, endişelenmeyin, 5
Mayıs’ta hesaplarınıza ödemeleriniz yatacak.”
“Personellerin Girişleri Tekrar Yapılsın”
Askıdaki
personel olarak nitelendirilen, sezonluk çalışanlar için de bir
düzenlemeye gittiklerini belirten Ersoy, onlarında da kısa çalışma
ödeneğinden yararlanmalarını sağladıklarını ve bunun çok çok önemli
olduğunu söyledi.
Tesis sahiplerinden personelin girişini yeniden yapmaları ricasında bulunan Bakan Ersoy, şunları kaydetti:
“Artık
bu kısa çalışma ödeneğinden askıdaki personel bu düzenlemeyle
yararlanabiliyor. Lütfen personelin girişini tekrar yapsınlar. Tesise
çağırmak zorunda değiller. Hani şehirlerarası trafikten dolayı gelemiyor
filan bir mazeret olmasın. Uzaktan da yapabilirler bunu. Askıdaki
personelimizi tekrar bu kısa çalışma ödeneğinden yararlanabilecek hâle
getirmelerini özellikle rica ediyorum.
Sektöre Kredi Desteği
Asgari ücret destek programı hakkında da açıklamalarda bulunan Ersoy, şöyle devam etti:
“O
bu sene sonuna kadar uzatıldı. Turizm sektörü de bundan
yararlanabiliyor ve her şeyden önemlisi de işe devam kredisi var. Ben
personel çıkarmayacağım diyenlere 6 ay ödemesiz 36 ay vadeli KGF
garantili düşük faizli bir kredi imkânı var, bundan turizm sektörü de
yararlanabiliyor. Ama biz seyahat acenteleri için biliyorsunuz iki tane
önemli krediyi daha devreye aldık. Geçen haftalarda müjdesini vermiştim.
Seyahat acentelerine 50 bin liralık hızlı kredi, özellikle küçük çaplı
seyahat acentelerini kast ediyoruz, onlara 50 bin liralık 6 ay ödemesiz,
36 ay vadeli bir kredi paketi sunduk. Bu bağlamda başvurularda çok iyi
gidiyor Turizm Bakanlığı sitesinden başvuruları yapabiliyorlar. Şu an da
binin üzerinde bir başvuru olmuş. Biz onları aşamalı bir şekilde Ziraat
Bankasına devretmeye başladık. Önümüzdeki haftadan itibaren o krediler
kullandırılacaktır diye düşünüyorum. Orada da 5 bin kadar bir acentenin
başvuracağını öngörüyoruz. Ve yine otellerle acenteler arasında bir
sıkıntı vardı, biliyorsunuz erken rezervasyon ödemeleri yapılmıştı
otellere ve oteller de tabi bunu doğal olarak kış yatırımları, bakım,
onarım vesaire için kullanmışlardı. Şimdi birden sezon ertelenince böyle
bir sıkıntı doğdu. Biz de acentelerin bu avans ödemelerini geri
alabilmeleri için avans kredi geri ödeme avanslarını geri ödeme kredisi
diye bir kredi yarattık, Bakanlığımız üzerinden başvurular başladı
100’den fazla başvuru var. Süreyi de uzattık. Evrakları
toparlayamadıkları için yetişemediklerini söylediler. Süreyi de uzattık
Nisan sonuna kadar. Hızlı bir şekilde bu başvuruları da alıyoruz onları
da peyderpey Ziraat Bankasına göndermeye başladık, bankamızla iletişime
geçip çöze çöze dosyaları tamamlıyoruz.”
Galataport ve Beyoğlu Kültür Yolu Projesi
İstanbul’daki
Galataport’un bu sene hizmete gireceğini ifade eden Bakan Ersoy,
koronavirüs sebebiyle gemiler yanaşamadığı için bir gecikme yaşandığını
ifade ettiği açıklamalarında Beyoğlu Kültür Yolu projesi ile Atatürk
Kültür Merkezi’ne de yer vererek şöyle devam etti:
“Bu
sene inşallah en kısa sürede hayata geçecek. Atlas Pasajıyla ilgili
bizim devam eden yatırımlarımızı biz hızlı bir şekilde
sonuçlandırıyoruz. Bir terslik olmazsa ki olacağını sanmıyorum, çok
hızlı gidiyoruz. 1 Eylül gibi Atlas Pasajı’nın restorasyonu ve binanın
restorasyonu tamamlanmış olacak ve orası artık Türk sinemasının yeni
galalarının merkezi olacak, bütün galalar orada yapılacak. Beyoğlu’na
biz kırmızı halı atacağız ve Türk sinemasının galaları orada yapılacak.
Aslına uygun bir şekilde çok güzel restore ettik. Ve Atlas Pasajı’nın
olduğu binayı da Türkiye’nin ilk sinema müzesi yapıyoruz. Orayı da çok
güzel, dünya ile yarışabilecek çok güzel bir sinema müzesi hâline
getiriyoruz. Oradaki diğer katlarda da çok amaçlı salonlar yapıyoruz.
Onları da kültür ve sanat aktivitelerinin merkezi için kullanacağız,
yani dışarıdaki özel galerilerin ve diğer kültür sanat aktivitesi yapmak
isteyen, faaliyet yapmak isteyen kurumların kullanımına sunacağız.
Atatürk Kültür Merkezi inşaatımız da çok hızlı ilerliyor. Orada
hedefimiz yıl sonuna bu işi yetiştirmek. Tabii koronavirüsten dolayı
inşaat faaliyetleri biraz yavaşladı. Ancak biz yine azimliyiz ve yoğun
bir şekilde çalışıyoruz, orayı da yıl sonuna kadar hizmete almak
istiyoruz. Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezimizi de Haziran başında,
inşallah 7 Haziran gibi yetiştirmiş olacağız. Onun için de biliyorsunuz
bir tiyatro, bir cep sineması var. Yine ortada bir salon var çok amaçlı
kullanabileceğimiz. Böyle baktığınız zaman bir kültür yolunu aşamalı bir
şekilde oluşturuyoruz. Galata Kulesi’nin de biliyorsunuz mülkiyeti
Vakıflar Genel Müdürlüğüne geçti 2019’un başında. Biz ondan sonra burası
için projeler hazırlatmaya başladık ve bunu da Belediyeden geri talep
ettik. Yani Belediyenin işletmesinde şu anda. Mülkiyeti Vakıflar Genel
Müdürlüğüne geçtiği için Vakıflar Genel Müdürlüğüyle biz yeni projeler
yapmak üzere talebimizi de geçtik. Gerçi Belediye şu anda hukuki
süreçleri tercih ediyor, hukuki süreçleri uzatarak projeyi geciktiriyor
biraz. Ama biz durmuyoruz, biz projemizi hazırlıyoruz. Orada İstanbul
için çok güzel bir proje hazırlıyoruz. Doktor Ayşen Savaş Hocamızın
önderliğinde birkaç tane kendisinin dâhil ettiği birkaç üniversite,
sanat tarihçileri ve mimarlardan oluşan bir çalışma grubu oluşturduk,
şimdi biz Galata Kulesi’ni bir müze hâline getireceğiz onların
projesiyle ilgili. Biliyorsunuz, Galata Kulesinin şu anki işletmesinin
içinde kafeteryalar, restoranlar, çalışma ofisler, mutfaklar var. Bu
doğru değil, Galata Kulesi açısından baktığınız zaman. Biz buranın içini
tamamen boşaltacağız, buraya aykırı olan bütün yapıları çıkaracağız.
Zaten baktığınız zaman yangın tehlikesi de yaratıyor; içinde mutfaklar,
doğalgaz üniteleri gibi, kule açısından riskli yapılar var. ‘Galata
Kulesi nedir?’ diye baktığınız zaman, biliyorsunuz orası bir Ceneviz
meydanı ve İstanbul’un ilk meydanlarından biri ve Galata Kulesi aslında
bir yangın kulesi. Üzerinden baktığınızda İstanbul’un kritik
noktalarının tamamını görüyorsunuz ve İstanbul’un cazibe noktalarının
hepsini görebiliyorsunuz. Şimdi Galata Kulesi bu proje bittiği zaman hem
kuleden baktığınızda bütün cazibe noktalarını çok iyi gördüğünüz hem
cazibe noktalarından kulenin çok iyi fark edildiği bir ortama
çevireceğiz. Bu özelliklerinden dolayı, bulunduğu pozisyonla birlikte
Galata Kulesi’nin müzesini yaratacağız. Yani artık bir müze kule hâline
de gelecek. O gereksiz şekilde kullanılan, personel soyunma odaları,
restoran, kafeterya gibi amaçlarla kullanılan mekânları soyacağız.
Orayı; bütün o kuleden gördüğünüz mekânların tanıtıldığı, o cazibe
alanına gelmiş turistin o alanlara da yönlendirileceği bir merkez hâline
getireceğiz. Bu açıdan sadece kuleyle de sınırlamıyoruz, onun önünde
bir meydan var biliyorsunuz, meydanın içinde de çok çirkin bir yapı var,
onu da inşallah bu devir işlemi bittiği zaman Büyükşehir Belediyesinden
o binayı da kamulaştırıp, yıkıp orayı meydan hâline getireceğiz. O
meydanı da özellikle yazın olmak üzere Bakanlığımıza bağlı genel
müdürlüklerin kültür ve sanat aktivite merkezi hâline getireceğiz. 1 ay
içinde projeyi tamamlamış oluruz, hukuki süreç de inşallah tamamlanırsa.
Belediye Başkanımız da ısrar etmezse artık, çok güzel bir proje, bir
İstanbul projesi. Bakın bu projeyi ben birdenbire yaratmadım. Ben
biliyorsunuz Alman Lisesi mezunuyum, ben orada 8 sene okudum. Benim
Bakan Yardımcım Ahmet Misbah Demircan sağ olsun üç dönem Belediye
Başkanlığı yaptı, Beyoğlu Belediye Başkanlığı. Biz ekip olarak
Beyoğlu’nu çok seviyoruz ve Beyoğlu’nda yaşadık. Biz yaşadık orada.
Kimse gereksiz ısrarda bulunmasa, bize de destek olsa. Hani ‘Destek
olmak isteriz.’ diye açıklıyorlar, biz de çok isteriz destek olsunlar.
Zaten onların destek olmasına ihtiyacımız var, ne gibi işleriniz var
diyorsanız; biz bu projeleri yapacağız, ama bu projelerin çevresindeki
mekânların düzenlenmesi de aslında Belediyenin işi. Yani gerçekten
samimilerse, Başkanımız samimiyse destek olma açısından, oraları
düzenleyerek bize hakikaten kültür yolunda çok ciddi destek olabilirler.
Neler var diyorsanız: Galataport’tan yukarıya çıkacak olan bir
Boğazkesen Caddesi var. Biliyorsunuz oralar resim galerileriyle doldu,
çok güzel bir kültür yolunun geçiş noktalarında. Orada meydan ve
kaldırım düzenlemeleri yapılabilir ve o caddeye paralel caddeler de
sokak sağlıklaştırmasına tabi tutulabilir, çok daha keyifli bir kültür
yolu içinden Galata Kulesi’ne insanlar Galataport’tan ulaştırılabilir.
Yine kulenin bağlantı yolu olan Büyük Hendek Caddesi var, oraya
sağındaki-solundaki paralel caddeden de sokak sağlıklaştırılması
yapılarak orada yukarıya doğru keyifli bir trafik akışı sağlamış oluruz.
Büyük bir ihtiyacımız daha var mesela. Atatürk Kültür Merkezini
biliyorsunuz. Yıl sonuna yetiştirmeyi hedefliyoruz. Atatürk Kültür
Merkezinin kütüphane tarafı, aşağı tarafında Kültür Merkezinin içinde
biz bir kültür sokağı oluşturuyoruz. Yani sadece orada iki tane büyük
salon olmayacak, müzeler olacak, galeriler olacak, birçok kütüphane
olacak; içinde kafeler ve restoranlar olacak, çok şık, 24 saat yaşayan
bir kültür sokağı hâline getiriyoruz. Büyük kütüphanenin olduğu tarafta,
aşağıdaki çıkış noktasında orada bir İGDAŞ binası var, tam çıkışta
çürük diş gibi duruyor baktığınız zaman, bizim projeyi çok rahatsız
ediyor. Biz onu Belediyeden rica da ettik, o binanın oradan alınması
lazım ve mümkünse oranın park ve yeşil alan olması gerekiyor. Şimdi de
rica etmiş olalım Sayın Başkanımızdan, inşallah o çürük dişi oradan
alırlar, orayı bir yeşil park-bahçe hâline getirirler, bütün İstanbul
için güzel hem bir kültür yolu hâline getirmiş oluruz, hem de
Beyoğlu’nun eski, özlenen kimliğini kazandırmış oluruz. Unutmayalım ki,
biz de devlet olarak, biz de İstanbul’da, özellikle ben ve benim Bakan
Yardımcım Ahmet Misbah Demircan, Beyoğlu insanları olarak biz de
Beyoğlu’nun bir yere gelmesi ve İstanbul’un örnek bir kültür şehri
olması için çalışıyoruz, bütün arzumuz, bütün çabamız bunun üzerine.”